25 Ağustos 2019 Pazar



”- Yüreğim şimdi bak, parmaklarımdan damlayacak. Şimdi bak, içimin oynaması benden rüzgar çıkaracak. Sen, sen, senin adın var mı?
– Adım, Neptün olsun.
– Senin adın Neptün olsun, benim de Kosmos. Sol elin başımın altında olsun, sağ da beni kucaklasın.”

El autor / The Motive


İspanya yapımı kitap uyarlaması bir film. Manipüle ederek insanların hayatlarına karışan bir adamı anlatıyor. Bu sayede kitabına malzeme çıkartacak ve hayatı boyunca istediği kitabı yazabilecek. Film ara ara sıkıcı gibi gelse de sonunda izleyiciye istediğini veriyor fazlasıyla. Aldığı ödüllerle de adından çokça söz ettirmiş. Oyuncularının cesur sahnelerinde de bunda payı olabilir tabii. Tek sorun başroldeki karakterin sürekli aynı mavi gömlekle geziyor olması. Bence kaçırmayın bu filmi.


Konusu;
Alvaro yıllarca yazarlık kursuna gitmiştir ama bir türlü ne kendisinin ne de hocasının istediğini verebilmiştir. Ama karısı yeni yazdığı kitapla ödül almıştır ve adından çokça bahsedilmektedir. Bir gece karısını başka bir adamla basınca hemen evi terk eder. Yeni taşındığı apartman da komşularının seslerini dairesinden duyduğunu fark eder. Telefonuyla seslerini kaydederek bunları yazmaya başlar. Apartman yöneticisiyle girdiği ilişki sayesinde komşuları hakkında bilgi toplar ve bunları yazıya döker. Onlara yardım edermiş gibi görünüp hayatlarını yönlendirmeye çalışarak kendini malzeme çıkartır.

Insatiable


Ben basit bir şişman kız klişesi izleyeceğimi sanarken o kadar karışık bir dizi çıktı ki karşıma anlatamam. Başroldeki Patty’nin içinden öyle bir karakter çıktı ki her bölüm acaba şimdi başına ne gelecek diye izliyor insan. Özellikle güzellik yarışması koçu Bob ile öyle manyak bir ikili olmuşlar ki bayıldım izlerken. Bob sadece Patty için yok tabii dizide. Çok manyak bir hayatı var adamın. Hatta sırf onun için bile izlenir bu dizi. Aslında avukat ama hobi olarak güzellik yarışmalarında kızlara koçluk yapıyor. Dışarıdan bakıldığında gay zannedilen bir adam ama karısına deli gibi aşık. Babası tarafından dışlanan bir adam ama karısı ile kendilerine harika bir hayat kurmuşlar. Son yarışma da koçluk yaptığı kız kazanamayınca, kızın annesi adamı tacizle suçlar ve kızının psikolojisinin bu yüzden bozuk olduğunu iddia edip yarışmanın tekrar değerlendirilmesini ister ki bu kızın annesi de ayrı bir manyak. Bob kaybettiği itibarını Patty ile kazanmaya çalışır.


Patty gayet şişman ve okulda akran zorbalığına maruz kalan bir kız. Tek yaptığı en yakın arkadaşı ile sevdiği filmleri izleyip bir şeyler yemektir. Evsiz bir adam ona şişman dediği için onunla kavga eder ve birbirlerine yumruk atarlar. Patty’nin çenesi kırılır ve aylarsa sıvı ile beslenir. Bu sayede de kilo verir. Bob onun davasını üstlenince tanışırlar ve güzellik yarışması fikri ikisini de heyecanlandırır. Patty bir gün Bob aşık olduğunu sanıyor, bir gün Bob’un oğluna abayı yakıyor, ertesi gün okulun belalısı Christian ile takılıyor. Kim ona yakınlık gösteriyorsa ona kapılıyor direkt. Yalnızlık korkusunu yenemediği için de sürekli insanların kalbini kıracak bir şey yapıyor. İyi insan olmak için çabalarken başını sürekli belaya sokuyor. Umarım ikinci sezonu gelir çünkü özellikle Bob’u çok merak ediyorum. Son bölümler de hayatı çok manyak haller aldı ki üstüne bir de Patty ile uğraşıyor.Her karakteri ayrı manyak olan bir dizi aslında. Regina ve kızı Dixie ile kesinlikle tanışmalısınız. Hele iki Bob’un hayatları boyunca çekişme içinde olması ve hikayelerinin sonra ne hale geleceğini mutlaka görmelisiniz benden söylemesi.


Chewing Gum



Başroldeki kızın mimiklerinde kaybolacağınız bir komedi dizisi. Kız öyle hallere giriyor ki gülsem mi, üzülsem mi, bunu hangi kafayla yapıyor bu kız yaa deyip durdum izlerken. Aşırı dindar anneleri tarafından gayet muhafazakar büyütülen iki kız kardeşinin birbirine aşırı zıt karakterlerini anlatıyor dizi. Tabii daha çok Tracey’in gözünden. Çünkü o dışa dönük ve hayatı merak eden ir kız. Özellikle de tam bir tabu olan cinsellik konusunda merakını yenmek istiyor. 6 sene boyunca sevgilisi olan adamın ona hiçbir şekilde yanaşmaması sinirlerini çok bozar. Tek istediği bir şeyler yaşamaktır ama sonunda adamın dindar olduğu için değil gay olduğu için ona yanaşmadığını anlar. O da yeni tanıştığı Connor ile şansını denemeye karar verir.


Connor da onu ilk gördüğü andan itibaren ilgisini eksik etmez. Ama bir türlü istedikleri gibi bir uyum yakalayamazlar. Tracey’nin aşırı amatör halleri ki gülmekten öldüm izlerken bu kadar da olmaz diye diye, Connor’ın hayattan bezmiş bir şair olduğunu iddia ettiği o halleri bir türlü gereken kimyayı oluşturmaz. Ayrıyken bile birbirlerinden kopamazlar ama farklı aşklarla da şanslarını denerler. En komiği de Tracey bir türlü bekaretini kaybedemez. Arkadaşları, ailesi, Connor derken zaten kendisi de yeteri kadar komikken daha komik durumlara düşüyor sürekli. 6 şar bölümlerden oluşan 2 sezonluk ve 20 şer dakikalık bölümlere sahip bir dizi. Yani hemencecik bitirirsiniz ve bence tanışmalısınız Tracey ile tam bir mimik ustası.


Prenses Diana'nın Kayıp Sırları

Prenses Diana için National Geographic bir belgesel yayınlamış “Diana: In Her Own Words isimli bu belgeseli ben Netflix de izledim ama film sitelerinde falan da var. 16 yaşında ablasının sevgilisiyken tanıştığı prens ile 19 yaşında kendisi evlenen Diana’nın hikayesi gariplikler üstüne kurulu.

Bir kere prens sadece soylu bir aileden geldiği için ve bakire olduğu için evleniyor onunla. Çünkü kraliyet ailesi sevdiği kadınla evlenmesine izin vermiyor. Prensin şuan ki eşi Camilla onun daima sevdiği tek kadın olmuş. Ama dul ve çocuklu bir kadın olması onunla evlenmesini engellemiş. Soyunun devam etmesi için Diana ile evlenmiş. Diana Camilla’nın varlığını hep bilmiş ama evlenince bitir ümidiyle vazgeçmemiş prensten. 19 yaşında olması zaten onun ne kadar saf bir halde olduğunu az çok tahmin ettiriyor insana.


Prens sırf biraz tombulsun dedi diye kilo vermeyi kafasına takıp yıllarca bulumia hastalığı ile savaşıyor. Kocasının sürekli Camilla ile birlikte olması ve onları telefonda birbirlerine ilanı aşk etmesine bile şahit olması sürekli bunalıma itmiş onu. Kraliyet ailesinden hiç kimse yardımcı olmadığı kimi herkes ondan kusursuz bir kadın gibi davranmasını beklemiş. Hamileyken kendini merdivenler atması bile bunalımın ne seviyede olduğunu anlamamızı sağlıyor.


Kimse yaşadığım durumu anlayamaz deyip yardım istememesi ve genç yaşında böyle büyük bir sorumluluğun altına girmesi resmen delilik. Hayat hikayesini bir gazeteciyle anlaşıp kitap haline getirtmesi de çok ses getirmiş o dönem. Kraliyet ailesi yazılanları reddetse de gazeteci ses kaydı olduğunu açıklamış daha sonra. Boşanma dönemi, ölümü, oğullarının cenazedeki hali falan dokunuyor insana izlerken. Halk tarafından bu kadar sevilen bir kadının sonunun böyle olması çok fena.


Ama gelgelelim ben Camilla’nın hikayesini de çok merak ediyorum. Sevdiği adamın bir kadınla evlenmesini izlemek. Üstelik her anları an be an basında yer alıyor. Karısı ile aynı ortamlarda bulunmak zorunda kalmak, yani nasıl katlandın bunlara. Üstelik koskoca ülke ondan hep Diana yüzünden nefret etmiş. Diana öldükten birkaç sene sonra artık evlenmeleri için bir sorun olmadığı için kavuşmuşlar birbirlerine. Keşke bu uğurda Diana’yı harcamasalarmış ya neyse. Bu kadının belgeselini de yapsalar nasıl harika olur var ya.


Diana ilgili bir belgesel daha varmış. Orada boşandıktan sonraki sevgilisi ile olan hikayesi yer alıyormuş. Daha sonra da onu izleyeceğim merak ettim şahsen. Siz de bu kadının hayatını izlemelisiniz bence. Keşke kraliyet ailesine dair daha çok detay verselermiş ama bu bile az çok tahmin ettiriyor üzerindeki baskıyı. Bence kaçırılmaması gereken bir belgesel.