25 Mart 2016 Cuma

IDA


Filmin sadeliğine resmen hayran kaldım.Abartılı bir gizem,oyunculuk,senaryo vb.şeyler olmadan anlatmak istediğini anlatmış.Görüntülerin fotoğraf karesi gibisi olması da öyle etkileyiciydi ki çok sevdim filmi.Yaşanabilecek olayların hepsini fazla zorlamadan yaşayan karakterler aslında öyle güzel anlatıyorlar ki kendilerini.Bakışları bile yetiyor bazen düşündüklerini anlamak için.Özellikle başroldeki Agata Trzebuchowska çok iyiydi.Başka hiç bir filmde yer almadığı için kıyaslama yapılamıyor ama burada ki oyunculuğu film kadar sade ve güzeldi.Beklenmedik şeyler de oluyor ama öyle normal bir çerçevede ilerliyor ki sanki olağan birşeymişcesine ve filmi izlerken sizde o tepkileri veriyorsunuz.Aslında düşündüğünüz de ne acayip ne enteresan şeyler oldu ne gerçekler çıktı,neler yaşadı kız ama işte filmin sadeliği buradan geliyor.Oturup birine filmi anlatmaya kalksanız olaylar olaylar dersiniz ama film de aslında öyle ilerlemiyor.Anlatabildim mi bilmiyorum ama filmi izlemenizi ve sahnelerin görselliğinin tadını çıkarmanızı tavsiye ederim.
Konusu ;
Anna kilisenin yetimhanesinde büyümüş ve yakın bir zamanda yemin ederek kendini Tanrı’ya adayacaktır.Yemin töreni öncesi son akrabası teyzesini görmesi istenir.İstemeyerek de olsa bu yolcuğu yapması ve teyzesiyle tanışması istenir.Teyzesi yargıçtır ve onun gelmesine pek sıcak bakmaz.Anna’ya aslında ailesinin bir Yahudi olduğu ve ikinci dünya savaşı sırasın da öldürüldüğünü söyler.Anna onların mezarlarını ziyaret etmek istediğinde teyzesi bilmediğini söyler.Yaşadıkları yere gidip insanlara sormayı planlayan Anna’ya teyzesi de yardım etmeye karar verir.Beraber çıktıkları yolculuk hem geçmişleri hem de gelecekleri için önemli bir hal alacaktır.Anna hiç bir dünyevi zevki bilmeden kendini Tanrı’ya adayacak yada teyzesinin önerilerine uyup hayatın tadına bakacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder