‘’çok uzun süre yollarda yürüdüm.
mutlu çingenelere bile rastladım. ‘’
mutlu çingenelere bile rastladım. ‘’
Tony Gatlif filmi izleyince doğal olarak
kendini yola vurma isteği doğuyor insanın içinde bir anda.Nereye
gideceğin,kimlerle tanışacağın belli olmayacak sen sadece gideceksin.Bu filmi
de bilmeyen yok ama ben yeni izledim işte kusuruma bakmayın,ama en azından izleyebildim.Özgür
ruhlu insanlar ve müzik bir araya gelince harika bir yapım çıkmış yine
ortaya.Transylvania filminde de çingeneler vardı malum yönetmen de bir çingene
olduğu için kendi köklerini anlatmış doyasıya anlayacağınız.
Arkadaşının ölümünü votka ile kutsayıp,mezarına başında
göbek atan birini görmek isterseniz bu film kaçmaz.Hele hele o müzikleri yok mu
resmen büyülüyor insanı.Bütün dışlanmışlıklarına,ayrımcılığa yada insanlar
tarafından direkt hırsız diye aşağılanmalarına,yoksulluklarına rağmen
neşelerinden hiçbir şey kaybetmeyen bu insanları görmeniz gerek mutlaka.Hele
Stephane’nın dillerini bilmediği halde sadece samimiyetlerine güvenip onlarla
yaşamaya başlaması görülmeye değer.
Stephane babasının hasta yatağında ölümü
beklerken sürekli dinlediği kasetteki kadını bulmak için yola çıkar.Sokağa
çıkma yasağının olduğu bir akşam kalacak yer bulamaz ve onu yolda bulan Isidor
kendi evine götürür.Oğlu hapse atılan Isidor onu kendi oğlu yerine
koyar.Kendilerinden olmayana Gadjo diyen köylüler onu sabah Isidor’un evinde
görünce hırsız zannederler.İsidor durumu açıklar ve Stephane’ın Fransız
misafiri olduğunu,dillerini öğrenmek için köyde olduğunu söyler.Isidor
kasetteki sesi tanıdığını ve onun yanına götüreceğini söylediği için Stephane
kalmayı kabul eder.Köyde tanıştığı Sabina ile de iyi anlaşan Stephane bir süre
onlarla kalmaya karar verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder