12 Mayıs 2016 Perşembe

Carol


Bu filmi izleyeli uzun zaman oldu ama bir türlü nasıl yazmam gerektiğine karar veremedim.Sevdim mi yada abartıldığı gibi hayranlık mı besliyorum bilemedim.Sinema severler ve eleştirmenler tarafından o kadar övüldü ki , kararsız kaldım film hakkında.1950 li yıllarda yaşanan eşcinsel bir aşk , üstelik iki kadın arasında tabii ki işlenmesi zor bir konu.Üstelik biri hali hazırda evliyken.Ama genelde anlatıldığı gibi bir tarafın daha erkeksi olduğu lezbiyen kadınların olmadığı , tam tersine gayet asil bir kadın ve utangaç bir kızın aşkını anlatıyor.Daha ilk bakışma da birbirlerinden etkilenmeleri ve film boyunca bakışlarıyla daha neler neler anlattıklarına şahit olmalısınız.Zaten bakışların ve dokunuşların filmi olmuş daha çok.Konuşmadan iletişim aşk da mümkünse demek.Cate Blanchett’e hayran olmamak elde değil , o nasıl bir asalettir öyle.Roaney Mara ise o utangaç halleri ile saf bir aşık olarak çok doğaldı.Zaten filmi izlenilir kılan en güzel şeylerden biri de aralarında ki ilişkinin çok doğal ilerlemesi.O yıllarda eşcinsellik konusu tabii ki bilindik durumlar yaratıyor ama Carol’un kendini kocası ve avukatları karşısında savunma şekli alkışı hak ediyor.Bence izlenilmesi gereken bir yapım.
Konusu ;
Carol yeni yıl alışverişi için gittiği bir mağaza da satış danışmanı Therese’i görür görmez ondan etkilenir.Aralarında geçen sohbet sonrası Therese de ondan etkilenir.Carol bilerek eldivenlerini unutur ve Therese ona gönderir.Carol teşekkür etmek için buluşmak ister.Aralarındaki güçlü bir çekim vardır ve ikisi de farkındadır.Carol onu evine davet eder ama boşanmak üzere olduğu eşi bir anda eve gelir.Therese’i görünce bozulur ve tatil için kızlarını almak ister.Carol bozulsa da kızını vermek zorunda kalır.Tatilde yalnız kalacağı için bir yolculuğa çıkmaya karar verir.Therese’i de davet eder ve nereye gideceklerini planlamadan yola çıkarlar.Bu gezi onların arasındaki çekimi gün yüzüne çıkartacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder